Konunun önemi Resulullah’ın eşi olmasından kaynaklanıyor? Resulullah’ın İslam açısından meşru olmayan bir evlilik yapması düşünülemez. O bakımdan Hz Aişe’nin evlilik yaşı kadınların evlenecekleri yaş açısından bir meşruiyet zemini sağlamaktadır.
Hz Aişe evlendiğinde kaç
yaşındadır? Bunu tespit edebilir miyiz? İşin doğrusu siyer ve hadis kitapları
üzerinden bir yaş tespiti yapabilmemiz olası değildir. Böyle bir eğilim gaybı
taşlamaktan öte bir değer ifade edemez. Belki zanna uymak olabilir. Zan ise
Kur'an'ın ifadesiyle gerçeklikten yana bir değer ifade edemez.
Konu kadınların evlilik çağı
açısından bir meşruiyet zemini ifade edeceği için bu meşruiyeti Kur'an'ın
öğretisinde aramak durumundayız. Kur'an açısından bu kadar önemli bir hususun
açıklığa kavuşturulmamış olması düşünülemez. Zira böyle bir şey Kur'an'ın geliş
gayesiyle örtüşmez. Kur'an'ın öğretisinde asgari şartlar açısından meşruiyet
zeminini tespit ettiğimizde elimizde konuyla ilgili mutlak surette muhkem yani
tartışmasız asgarî bir evlilik dönemi tespiti olacaktır.
Birilerinin dillerine dolanan şu
söylemleri duyuyoruz. Hz Aişe’nin evliliği dini bir mesele değilmiş, küçük
çocukların evliliği o toplumun kültüründe varmış, Resulullah da o toplumun
kültüründe kınanmayan bu duruma göre evlilik yapmış imiş(!) Hatta Kur'an'da
Talak Suresi 4. Ayette bile buna işaret varmış(!) Doğrusu bu söylemler boş
laftır ve atalardini müktesebatı üzerinden Kur'an'ı yormaktır, Enam Suresi 114.
Ayete rağmen Kur'an'ın üzerine hakem metinler atamak Kur'an'ın ifadesiyle
Kur'an'ı mahcur bırakmak yani kendimizden öte tutmaktır.
Konuyu ele alırken mutlaka bir
usulümüz olmak durumundadır. Konu birilerinin dediği gibi dinden bağımsız bir
durum asla değildir. Aradan bunca asır geçtikten sonra o dedi bu dediler
üzerinden gerçeği aramak gaybı taşlamaktan öte bir şey değildir. Kur'an der ki
"Allah'a iftira edenden daha zalim kimdir" Bir müslüman için içeriği
Allah'a iftiralarla dolu kitaplardan delil aramak olası değildir. Esasen
Kur'an'da nikah yani cinsel olgunluk çağı ve Rüşt yani davranışsal olgunluk kavramı
varken bunları dikkate almayıp o toplumda bu durumlar normaldi Resulullah da bu
durumlara göre evlendi gibisinden batıl söylemler üretmek dinî gereksiz ve
anlamsız bir hale koymaktır. Eğer bir toplumda kınanmayan ve kabul gören
durumlar bir meşruiyet zemini sağlasaydı o zaman toplumlara Resul
gönderilmesinin hiçbir gereği ve anlamı olmazdı. O mantığa göre Mekke şirk
toplumunda Allah'ın meleklerine Allah'ın kızları denip lat uzza menat isimleri
üzerinden aracı edinilmeleri şefaatçi edinilmeleri kabul gören ve kınanmayan
bir durum olduğundan bir Resulün gelip la ilahe illallah ilkesini tebliğ etmesi
ve şirki terk edin demesi de anlamsız olurdu. Eğer denirse ki çocuklarla
evlilik şirk meselesine kıyaslanamaz bu da doğru bir söz değildir. Zira Kur'an evlilik
ve boşanma hukukunu da tanzim eden bir kitap olarak dikkate alınmadığında bu da
Allah'a şirk koşma durumu olur. Bu kadar önemli bir meselede resulün Kur'an'a
aykırı davranması düşünülemez.
Kur'an'ın apaçık detaylı bir
kitap olduğu üzere başka bir hakem aranamayacağını ilan eden Enam Suresi 114.
Ayet ortada iken hadis ve siyer kitapları üzerinden konuyu kotarmaya kalkışmak
olası bir durum değildir. Allah ve Ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar
diye soran Casiye Suresi 6. Ayet ortada iken meseleyi hadis ve siyer kitapları
üzerinden kotarmaya çalışmak doğru bir tavır değildir. Yoksa bir kitabınız var
da ondan mı ders alıyorsunuz diye uyaran Kalem Suresi 37. Ayet
ortada iken hadis ve siyer kitapları üzerinden çözüm üretmeye kalkışmak uygun
bir irade değildir.
Meselenin özü şu ki Allah Resulü
Kur'an'ı yaşam ilkeleri olarak tebliğ etmiş kendisi de yaşamında Kur'an'ın
öğretisi olan ilkelere uymuştur. Nisa Suresi 6. Ayette nikah çağı ifadesi
kullanılmıştır. Arapçada nikah iki anlama gelir. Biri cinsel birlikteliği meşru
kılan akit yapmak diğeri ise cinsel birliktelik yaşamak anlamıdır. Ayette nikah
çağı cinsel anlamda yetişkin olma yani cinsel birliktelik yaşayacak olgunluğa
ulaşma çağıdır. Buna kızlar açısından en azından buluğa erme yani regl olma
biyolojik dönem olgunluğu diyebiliriz. İlgili ayette nikah çağına
ulaştıklarında kendilerinde bir rüşt görürseniz yetimlere mallarını verin
denilmektedir. Buradan anlaşılıyor ki çocuk ergenliğe ulaşsa dahi hukuki
işlemlerin tarafı olabilmesi ve kendi sorumluluğunu üzerine alabilmesi
açısından davranışsal ve sosyal anlamda bir olgunluğa erişmesi Kur'an'da şart
koşulmuştur. Bu bize gösterir ki Kur'an'ın öğretisine göre evlenme dediğimiz
nikah akdi kişinin kendi sorumluluğunu üstlenmesi ve hukuki bir işlem olan
nikah akdini yapabilmesi açısından hem cinsel olgunluğa ulaşmış olmayı hem de
davranışsal ve sosyal anlamda bir yetişkinliğe ulaşmış olmayı gerektirmektedir.
Şu hâlde Hz Aişe'nin evliliği için belli bir yaş ifade edip gaybı taşlamak
yerine kesinlikle yetişkin bir kız olduğunu ve davranışlarıyla olgun bir yaşta
olduğunu kabul etmek durumundayız.
Burada birilerinin dillerine
doladıkları Talak suresi 4. Ayeti de konu edinmemiz gerekmektedir. Meallere,
tefsirlere ve fıkıh kitaplarına baktığımızda Kur'an'da yer alan bu kadar net
bir ayetin bile nasıl anlamsal olarak tahrif edildiğine tanık olacağız. Bu
tanıklık bize ayrıca şu bakımdan net bir delil olacaktır. Kur'an'da yer alan bu
kadar net bir ayetin bile bu şekilde tahrif edilebilmiş olması bize gösterir ki
dini hiçbir mesele geleneksel dini müktesebat kitapları hakemliğinde okunamaz.
Zaten böyle bir okuma Enam Suresi 114. Ayete aykırıdır. Yunus suresi 15. Ayete
baktığımızda görüyoruz ki daha Resulullah hayatta iken kendisine "Bu
Kur'an'ı değiştir ya da bize başka bir Kur'an getir" denilebilmiştir. Enam
Suresi 114. Ayete göre Kur'an'ın üzerinde hiçbir hakem metin ya da söylem
olmaması gerekirken bugün müslümanların edindikleri usul gereği geleneksel dini
müktesebat kitapları Kur'an üzerinde anlamada hakem tayin edilmiş ve netice
olarak Kur'an'ın değiştirilmesine artık gerek kalmamıştır. Zira artık Kur'an
gerçeğin ne olduğu konusunda hakem olmaktan çıkmış ve üzerine hakem olarak
atanan geleneksel dini müktesebat kitaplarına göre yorulan bir metin haline
düşmüştür.
Gelelim Talak Suresi 4. Ayetin
müktesebat kitaplarında nasıl tahrif olunduğuna ve ayetin bize mesajının ne
olduğuna. Ayete genelde verilen anlam şu şekildedir:
"Kadınlarınızdan
adetten kesilmiş olanlarla, henüz adet görmeyenler hususunda tereddüt
ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi
ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah
ona işinde bir kolaylık verir."
Biz burada örnek bir meal metni
olarak Diyanet işleri başkanlığı çevirisini paylaştık.
Bu anlayışta büyük bir sorun söz
konusudur. Zira ayetin çevirisi yanlıştır. Ayette "adetten kesilmiş
olanlar" diye bir ifade yoktur. İfade kadınlarınızdan adet görmekten
ümitsizliğe düşenler şeklindedir. Zaten ayet adetten kesilmiş olanlar diye
başlasa "eğer şüphe ederseniz" şart cümlesi zait ve anlamsız olur.
Ayet, hükmü şüphe etme şartına bağlamaktadır. Eğer adetten kesilme durumu yoksa
iddetin üç kuru yani üç temizlik dönemini tamamlayıp üç adet dönemine geçiş
şeklinde hesaplanacağı Kur'an'ın açık bir öğretisidir. Bu ayette bir boşanma
süreci tasvir edilmektedir ve şüpheli bir durum üzerine hüküm ifade
edilmektedir. Şüphe durumu şudur. İddet süreci sayılmaya geçilmiştir ama adet
olma durumu iyice gecikmiştir. Yani olağan olmayan bir durum söz konusudur. Bu
durumda adet görmekten ümitsizliğe düşme durumu hasıl
olmuştur. Şüphe şudur ki acaba kadın adet düzensizliği diye bir
sorun mu yaşamaktadır yoksa hamile mi kalmıştır ya da menopoz dönemine girmiş
olabilir mi? İşte adet neden olunmuyor diye ümitsizlik durumu hasıl olduğunda
ve yaşanmakta olan böyle bir adet gecikmesi şüpheli durumunda iddet üç defa
temizlikten adete geçiş süreci olarak hesaplanmayacaktır. Aksine bu durumda üç
ihtimal söz konusu olacaktır. Birinci ihtimale göre kadının adet görmesi düzensizlik
sebepli olarak hasıl olabilir. Böyle bir durumda bu düzensizlik hali sebebiyle
gecikmeli olarak adet görülse bile iddet süreci üç ay hesaplanacaktır. İkinci
ihtimal herhangi bir sebeple bu kadın bu iddet süreci boyunca hiç adet görmeme
durumu yaşayabilir. Bunun sebebi bir hastalık kaynaklı da olabilir kadının menopoza
girmiş olması kaynaklı da olabilir. Böyle bir durumda da iddet süreci üç ay
hesaplanacaktır. Üçüncü ihtimal kadının hamile olması kaynaklı adet olamadığı
anlaşılabir. Böyle bir durumda iddet süreci doğuma kadardır.
Görüldüğü üzere Enam Suresi 114.
Ayete rağmen Kur'an'a rivayet müktesebatı kitapları hakem atayabilen kimseler
bu müktesebattan edindikleri zandan başka bir değeri olmayan Hz Aişe’nin 9
yaşında zifafa girdiği, o toplumda bunun normal olduğu ve dinen bunun bir
mahsuru olmadığı kabulleri üzerinden Talak Suresi 4. Ayeti kafalarındaki bu
ezbere müteşabih olarak yorabilmişler ve gerek menopoz gerek hastalık kaynaklı
olarak bu iddet sürecinde adet görmeyecek olan kimseleri henüz hayatı boyunca
hiç adet görmemiş olan kız çocukları diye tahrif etmişlerdir. Böylece konuyla
ilgili olarak Nisa suresi 6. ayetteki muhkem hükme uymamışlar Talak Suresi 4.
ayeti yormada kafalarındakine müteşabih peşinde koşmuşlardır. Oysa bu ayet bir
evlilik ayeti değil boşanma ayetidir ve hiç adet görmemişlerden değil iddet
sürecinde oluşan adet görememe ümitsizliğine düşme durumunda üç ihtimale göre
iddetin nasıl hesaplanacağından haber vermektedir.
Buna göre Talak Suresi 4. Ayetin
doğru çevirisi şöyle olmalıdır.
65.4.Kadınlarınızdan adet
görmekten ümitsizliğe düşenlerin eğer tereddüt yaşarsanız müddetleri üç aydır.
Bu süreçte adet görmemiş olanların da öyle. Hamile olanların müddetleri ise
doğum yapmalarıyla tamamlanır. Kim Allah’a yönelik uygun iradeli olursa Allah
ona işinde bir kolaylık kılar.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki
Hadis ve siyer kitapları üzerinden Hz Aişe Resulullah ile 9 yaşında zifafa
girdi söylemi zanna uymak ve gaybı taşlamaktır. Gaybın bir öğretisi olan
Kur'an'ı esas alacağımıza gaybı taşlamak uygun iradeli olmak değildir. Böyle
bir yaklaşım Kur'an'ı dikkate alan bir kimsenin yaklaşımı olamayacağı gibi
eskiden o toplumda öyleydi şeklinde dillendirilen edebiyat da dinen geçersiz
bir söylemdir. Hz Aişe Resulullah ile evlendiğinde anlaşılıyor ki cinsel
yetişkinlik döneminde ve sosyal davranışlar bakımından belirgin bir
olgunluktaydı. En doğrusunu Kur'an'ı vahyeden Allah bilir.
21 Haziran 2024
Mustafa Arıcan Ayas
Teşekkürler hassasiyetle yapılan bir çalışma
YanıtlaSil