22 Haziran 2024 Cumartesi

Hz Aişe kaç yaşında evlendi?

Konunun önemi Resulullah’ın eşi olmasından kaynaklanıyor? Resulullah’ın İslam açısından meşru olmayan bir evlilik yapması düşünülemez. O bakımdan Hz Aişe’nin evlilik yaşı kadınların evlenecekleri yaş açısından bir meşruiyet zemini sağlamaktadır.

Hz Aişe evlendiğinde kaç yaşındadır? Bunu tespit edebilir miyiz? İşin doğrusu siyer ve hadis kitapları üzerinden bir yaş tespiti yapabilmemiz olası değildir. Böyle bir eğilim gaybı taşlamaktan öte bir değer ifade edemez. Belki zanna uymak olabilir. Zan ise Kur'an'ın ifadesiyle gerçeklikten yana bir değer ifade edemez.

Konu kadınların evlilik çağı açısından bir meşruiyet zemini ifade edeceği için bu meşruiyeti Kur'an'ın öğretisinde aramak durumundayız. Kur'an açısından bu kadar önemli bir hususun açıklığa kavuşturulmamış olması düşünülemez. Zira böyle bir şey Kur'an'ın geliş gayesiyle örtüşmez. Kur'an'ın öğretisinde asgari şartlar açısından meşruiyet zeminini tespit ettiğimizde elimizde konuyla ilgili mutlak surette muhkem yani tartışmasız asgarî bir evlilik dönemi tespiti olacaktır.

Birilerinin dillerine dolanan şu söylemleri duyuyoruz. Hz Aişe’nin evliliği dini bir mesele değilmiş, küçük çocukların evliliği o toplumun kültüründe varmış, Resulullah da o toplumun kültüründe kınanmayan bu duruma göre evlilik yapmış imiş(!) Hatta Kur'an'da Talak Suresi 4. Ayette bile buna işaret varmış(!) Doğrusu bu söylemler boş laftır ve atalardini müktesebatı üzerinden Kur'an'ı yormaktır, Enam Suresi 114. Ayete rağmen Kur'an'ın üzerine hakem metinler atamak Kur'an'ın ifadesiyle Kur'an'ı mahcur bırakmak yani kendimizden öte tutmaktır.

Konuyu ele alırken mutlaka bir usulümüz olmak durumundadır. Konu birilerinin dediği gibi dinden bağımsız bir durum asla değildir. Aradan bunca asır geçtikten sonra o dedi bu dediler üzerinden gerçeği aramak gaybı taşlamaktan öte bir şey değildir. Kur'an der ki "Allah'a iftira edenden daha zalim kimdir" Bir müslüman için içeriği Allah'a iftiralarla dolu kitaplardan delil aramak olası değildir. Esasen Kur'an'da nikah yani cinsel olgunluk çağı ve Rüşt yani davranışsal olgunluk kavramı varken bunları dikkate almayıp o toplumda bu durumlar normaldi Resulullah da bu durumlara göre evlendi gibisinden batıl söylemler üretmek dinî gereksiz ve anlamsız bir hale koymaktır. Eğer bir toplumda kınanmayan ve kabul gören durumlar bir meşruiyet zemini sağlasaydı o zaman toplumlara Resul gönderilmesinin hiçbir gereği ve anlamı olmazdı. O mantığa göre Mekke şirk toplumunda Allah'ın meleklerine Allah'ın kızları denip lat uzza menat isimleri üzerinden aracı edinilmeleri şefaatçi edinilmeleri kabul gören ve kınanmayan bir durum olduğundan bir Resulün gelip la ilahe illallah ilkesini tebliğ etmesi ve şirki terk edin demesi de anlamsız olurdu. Eğer denirse ki çocuklarla evlilik şirk meselesine kıyaslanamaz bu da doğru bir söz değildir. Zira Kur'an evlilik ve boşanma hukukunu da tanzim eden bir kitap olarak dikkate alınmadığında bu da Allah'a şirk koşma durumu olur. Bu kadar önemli bir meselede resulün Kur'an'a aykırı davranması düşünülemez.

Kur'an'ın apaçık detaylı bir kitap olduğu üzere başka bir hakem aranamayacağını ilan eden Enam Suresi 114. Ayet ortada iken hadis ve siyer kitapları üzerinden konuyu kotarmaya kalkışmak olası bir durum değildir. Allah ve Ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar diye soran Casiye Suresi 6. Ayet ortada iken meseleyi hadis ve siyer kitapları üzerinden kotarmaya çalışmak doğru bir tavır değildir. Yoksa bir kitabınız var da ondan mı ders alıyorsunuz diye uyaran Kalem Suresi 37.  Ayet ortada iken hadis ve siyer kitapları üzerinden çözüm üretmeye kalkışmak uygun bir irade değildir.

Meselenin özü şu ki Allah Resulü Kur'an'ı yaşam ilkeleri olarak tebliğ etmiş kendisi de yaşamında Kur'an'ın öğretisi olan ilkelere uymuştur. Nisa Suresi 6. Ayette nikah çağı ifadesi kullanılmıştır. Arapçada nikah iki anlama gelir. Biri cinsel birlikteliği meşru kılan akit yapmak diğeri ise cinsel birliktelik yaşamak anlamıdır. Ayette nikah çağı cinsel anlamda yetişkin olma yani cinsel birliktelik yaşayacak olgunluğa ulaşma çağıdır. Buna kızlar açısından en azından buluğa erme yani regl olma biyolojik dönem olgunluğu diyebiliriz. İlgili ayette nikah çağına ulaştıklarında kendilerinde bir rüşt görürseniz yetimlere mallarını verin denilmektedir. Buradan anlaşılıyor ki çocuk ergenliğe ulaşsa dahi hukuki işlemlerin tarafı olabilmesi ve kendi sorumluluğunu üzerine alabilmesi açısından davranışsal ve sosyal anlamda bir olgunluğa erişmesi Kur'an'da şart koşulmuştur. Bu bize gösterir ki Kur'an'ın öğretisine göre evlenme dediğimiz nikah akdi kişinin kendi sorumluluğunu üstlenmesi ve hukuki bir işlem olan nikah akdini yapabilmesi açısından hem cinsel olgunluğa ulaşmış olmayı hem de davranışsal ve sosyal anlamda bir yetişkinliğe ulaşmış olmayı gerektirmektedir. Şu hâlde Hz Aişe'nin evliliği için belli bir yaş ifade edip gaybı taşlamak yerine kesinlikle yetişkin bir kız olduğunu ve davranışlarıyla olgun bir yaşta olduğunu kabul etmek durumundayız.

Burada birilerinin dillerine doladıkları Talak suresi 4. Ayeti de konu edinmemiz gerekmektedir. Meallere, tefsirlere ve fıkıh kitaplarına baktığımızda Kur'an'da yer alan bu kadar net bir ayetin bile nasıl anlamsal olarak tahrif edildiğine tanık olacağız. Bu tanıklık bize ayrıca şu bakımdan net bir delil olacaktır. Kur'an'da yer alan bu kadar net bir ayetin bile bu şekilde tahrif edilebilmiş olması bize gösterir ki dini hiçbir mesele geleneksel dini müktesebat kitapları hakemliğinde okunamaz. Zaten böyle bir okuma Enam Suresi 114. Ayete aykırıdır. Yunus suresi 15. Ayete baktığımızda görüyoruz ki daha Resulullah hayatta iken kendisine "Bu Kur'an'ı değiştir ya da bize başka bir Kur'an getir" denilebilmiştir. Enam Suresi 114. Ayete göre Kur'an'ın üzerinde hiçbir hakem metin ya da söylem olmaması gerekirken bugün müslümanların edindikleri usul gereği geleneksel dini müktesebat kitapları Kur'an üzerinde anlamada hakem tayin edilmiş ve netice olarak Kur'an'ın değiştirilmesine artık gerek kalmamıştır. Zira artık Kur'an gerçeğin ne olduğu konusunda hakem olmaktan çıkmış ve üzerine hakem olarak atanan geleneksel dini müktesebat kitaplarına göre yorulan bir metin haline düşmüştür.

Gelelim Talak Suresi 4. Ayetin müktesebat kitaplarında nasıl tahrif olunduğuna ve ayetin bize mesajının ne olduğuna. Ayete genelde verilen anlam şu şekildedir:

 "Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlarla, henüz adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir."

Biz burada örnek bir meal metni olarak Diyanet işleri başkanlığı çevirisini paylaştık.

Bu anlayışta büyük bir sorun söz konusudur. Zira ayetin çevirisi yanlıştır. Ayette "adetten kesilmiş olanlar" diye bir ifade yoktur. İfade kadınlarınızdan adet görmekten ümitsizliğe düşenler şeklindedir. Zaten ayet adetten kesilmiş olanlar diye başlasa "eğer şüphe ederseniz" şart cümlesi zait ve anlamsız olur. Ayet, hükmü şüphe etme şartına bağlamaktadır. Eğer adetten kesilme durumu yoksa iddetin üç kuru yani üç temizlik dönemini tamamlayıp üç adet dönemine geçiş şeklinde hesaplanacağı Kur'an'ın açık bir öğretisidir. Bu ayette bir boşanma süreci tasvir edilmektedir ve şüpheli bir durum üzerine hüküm ifade edilmektedir. Şüphe durumu şudur. İddet süreci sayılmaya geçilmiştir ama adet olma durumu iyice gecikmiştir. Yani olağan olmayan bir durum söz konusudur. Bu durumda adet görmekten ümitsizliğe düşme durumu hasıl olmuştur.  Şüphe şudur ki acaba kadın adet düzensizliği diye bir sorun mu yaşamaktadır yoksa hamile mi kalmıştır ya da menopoz dönemine girmiş olabilir mi? İşte adet neden olunmuyor diye ümitsizlik durumu hasıl olduğunda ve yaşanmakta olan böyle bir adet gecikmesi şüpheli durumunda iddet üç defa temizlikten adete geçiş süreci olarak hesaplanmayacaktır. Aksine bu durumda üç ihtimal söz konusu olacaktır. Birinci ihtimale göre kadının adet görmesi düzensizlik sebepli olarak hasıl olabilir. Böyle bir durumda bu düzensizlik hali sebebiyle gecikmeli olarak adet görülse bile iddet süreci üç ay hesaplanacaktır. İkinci ihtimal herhangi bir sebeple bu kadın bu iddet süreci boyunca hiç adet görmeme durumu yaşayabilir. Bunun sebebi bir hastalık kaynaklı da olabilir kadının menopoza girmiş olması kaynaklı da olabilir. Böyle bir durumda da iddet süreci üç ay hesaplanacaktır. Üçüncü ihtimal kadının hamile olması kaynaklı adet olamadığı anlaşılabir. Böyle bir durumda iddet süreci doğuma kadardır.

Görüldüğü üzere Enam Suresi 114. Ayete rağmen Kur'an'a rivayet müktesebatı kitapları hakem atayabilen kimseler bu müktesebattan edindikleri zandan başka bir değeri olmayan Hz Aişe’nin 9 yaşında zifafa girdiği, o toplumda bunun normal olduğu ve dinen bunun bir mahsuru olmadığı kabulleri üzerinden Talak Suresi 4. Ayeti kafalarındaki bu ezbere müteşabih olarak yorabilmişler ve gerek menopoz gerek hastalık kaynaklı olarak bu iddet sürecinde adet görmeyecek olan kimseleri henüz hayatı boyunca hiç adet görmemiş olan kız çocukları diye tahrif etmişlerdir. Böylece konuyla ilgili olarak Nisa suresi 6. ayetteki muhkem hükme uymamışlar Talak Suresi 4. ayeti yormada kafalarındakine müteşabih peşinde koşmuşlardır. Oysa bu ayet bir evlilik ayeti değil boşanma ayetidir ve hiç adet görmemişlerden değil iddet sürecinde oluşan adet görememe ümitsizliğine düşme durumunda üç ihtimale göre iddetin nasıl hesaplanacağından haber vermektedir.

Buna göre Talak Suresi 4. Ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıdır.

65.4.Kadınlarınızdan adet görmekten ümitsizliğe düşenlerin eğer tereddüt yaşarsanız müddetleri üç aydır. Bu süreçte adet görmemiş olanların da öyle. Hamile olanların müddetleri ise doğum yapmalarıyla tamamlanır. Kim Allah’a yönelik uygun iradeli olursa Allah ona işinde bir kolaylık kılar.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki Hadis ve siyer kitapları üzerinden Hz Aişe Resulullah ile 9 yaşında zifafa girdi söylemi zanna uymak ve gaybı taşlamaktır. Gaybın bir öğretisi olan Kur'an'ı esas alacağımıza gaybı taşlamak uygun iradeli olmak değildir. Böyle bir yaklaşım Kur'an'ı dikkate alan bir kimsenin yaklaşımı olamayacağı gibi eskiden o toplumda öyleydi şeklinde dillendirilen edebiyat da dinen geçersiz bir söylemdir. Hz Aişe Resulullah ile evlendiğinde anlaşılıyor ki cinsel yetişkinlik döneminde ve sosyal davranışlar bakımından belirgin bir olgunluktaydı. En doğrusunu Kur'an'ı vahyeden Allah bilir.

                                                                                                                                         21 Haziran 2024

                                                                                                                                     Mustafa Arıcan Ayas

 

1 yorum: